Labirent serisi, ilk filminin vizyona girmesiyle birlikte sık sık gözüme çarpan ama bir türlü okumanın kısmet olmadığı bir seriydi. Hala tam olarak bitirmiş sayılmam; serinin son kitabı hala beklemede ama bu sürede ilk kitabını kendimce yorumlamak istiyorum.
Açıkçası daha da kolay kolay başlamazdım seriye. Bazı kitaplara karşı daha tek kelimesini bile okumadan fena halde önyargılı olabiliyorum; Labirent serisi de bunlardan biriydi. Ama bir tanıdığın Thomas&Brenda hayranlığını bana müthiş şekilde aktarmasından sonra kendimi kitabı okurken buldum.
Hayal kırıklığı olarak fark ettim ki ilk kitapta Brenda yok. Bittikten sonra bunu anlamak haliyle insana biraz koyuyor ama kitap o kadar çabuk bitti ki buna pek üzülemedim. Yazarın akıcılığı ve böyle distopya romanları çok sevmemden ötürü bir çırpıda bitirmeme şaşırmadım da.
Konu gelirsek; Thomas adlı baş karakterimiz, gözlerini açtığında kendini bir asansörde bulur. Haliyle panikler ama asansörden değil çıkmayı, doğru dürüst hareket etmeyi bile başaramaz. Felç olmuş gibi hissetmektedir ve hiç bir şey hatırlayamamaktır. Bu asansöre nasıl gelmiştir, neler olmuştur, nereye gidiyordur? Sadece ismini hatırlıyordur.
Sonra asansör, yarım saat kadar çıktıktan sonra durur ve bir kaç kişi tarafınca açılır. Bunlar Thomas yaşında yada onun yaşına yakın çocuklardır. Küçük bir ayrıntı olarak da hepsi erkektir.
Doğal olarak Thomas şaşkınlık içerisindeyken o bölgenin Kayran adlı bir yer olduğunu, her ay tıpkı kendisi gibi bir tane çocuk gönderildiğini öğrenir. Bölgeye yiyecek ve içecek de bu asansörle haftalık olarak gelmektedir.
Thomas bu tuhaf ortama alışmaya çalışırken hiç olmayacak bir şey olur ve ertesi gün, asansör bir çaylak daha getirir. Bu çaylak, herkese şoke edecek biridir, bir kızdır. Ve Thomas'a fena halde tanıdık gelmektedir.
Evet, olaylar böyle başlıyor ve ilerliyor. Spoiler açısından daha fazla devam etmek istemedim. Artık bir çoğumuzun aşina olduğu merkezlerle ( Bakınız: Mıntıkalar, Çukurlar, Kamplar ) Kayran arasında pek bir fark yok gibi. Burası da oraya gönderilmiş çocuklarla dolu bir yer ve türlü sırlar var. Bir de Izdırap Verenler var tabi, bu başlı başına bir konu.
Karakterlere gelirsek; Thomas tipik bir baş karakterdi bana göre. Hani şu her olayda kendini bulan ve okuyucu tarafından az yada çok sevilen. Ama benim favorim, kesinlikle Newt.
Onun soğukkanlılığı, sıcak tavırları ve bana göre tam bir lider oluşu onu ilk kitap için favorim yapmaya yetti bile. Tabi Minho da var, onun da hakkını yiyemem. Fakat Teresa... Bilemiyorum, daha okumadan gelişen Brenda takımından olduğum için ona pek yoğunlaşamadım sanırım.
Kitap, böyle distopya hikayelerini sevenler için kesinlikle tavsiyedir. Filmiyle arasında gerçekten farklar var, bunu kendim de fark ettim. Yine de her ikisi de gayet hoştu.
Resimlerin Hepsi Alıntıdır ~
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder